Genel
Kapsamlı bir entelektüel ve kitlesel Aksâ İntifadası çağrısı…
Öncelikli olarak Kudüs meselesi gündeme alınmalı derhal. Deyim yerindeyse küresel entelektüel ve kitlesel bir Kudüs intifadası başlatılmalı.
Yusuf Kaplan - Yeni Åžafak
Kudüs’te, ilk mabedimiz Mescid-i Aksa kapatılıyor…
Kudüs’ün çocukları isyan ediyor buna…
Ä°srail’in aÅŸağılık askerleri kadınlara, çocuklara köpeklerle saldırıyor…
Dünya seyrediyor…
Müslümanlar seyrediyor…
Kudüs’te insanlığın onuru çiÄŸneniyor oysa…
Kudüs’te yaÅŸanan, bir yanıyla, daha da büyüyeceÄŸi, dalga dalga yayılacağı anlaşılan büyük bir zulmün, büyük bir felâketin ayak sesleridir…
Ama bir baÅŸka yanıyla da, zorlu bir doÄŸumun sancılı iÅŸaretleri…
TARÄ°H, ZOR ZAMANLARIN ÇOCUÄžUDUR…
Tarih zor zamanların çocuğudur.
Hakikat, hak edene lûtfedilir. Hakikati hak etmek için çilesini çekmek, bedelini ödemek gerekir. Çilesi çekilmeyen, bedeli ödenmeyen hakikat kolay elden gider…
Sahte, tam da böylesi zamanlarda devreye girer, bütün ayartıcılığıyla hükmünü icra eder, dünyayı cehenneme çevirecek yapı taÅŸlarını döşer birer birer…
1960’larda Mescid-i Aksa saldırıya uÄŸradığında uydu devletlerce baÅŸlatılan Ä°slâm Konferansı Örgütü giriÅŸimi bir iÅŸe yaramadı; fiyaskoyla sonuçlandı.
Bendeniz bu yazıda kalıcı olacak, sonuç doğuracak entellektüel ve kitlesel bir Aksa intifadası çağrısı yapacağım; fikir, sanat, kültür ve medyada geleceğimizi inşa edecek kısa, orta ve uzun vadeli bir yol haritası sunmaya çalışacağım.
Tarihi, devletler değil, kitlelere yapacak önümüzdeki süreçteçünkü. Bu iyi bilinmeli.
HAKÄ°KAT’Ä°N OLMADIÄžI YERDE ADALET DE EMNÄ°YET DE TESÄ°S EDÄ°LEMEZ
Önce bazı zorunlu tarihî teorik tahlillerle baÅŸlayalım…
Dünyanın yaşadığı felaketlerin, işgallerin, gözyaşının gerisinde hakikat fikrinin yitirilmesi gerçeği gizli.
Hakikat fikrinin olmadığı bir yerde, adalet fikri geliştirilemez. Hakikatin olmadığı bir yerde, adalet de emniyet de tesis edilemez.
Hakikatin yitirildiği bir dünyada geliştirilen bütün adalet fikirleri kısa devre yapmaya mahkûmdur.
Hakikat fikri’ne nasıl ulaÅŸacağız peki?
Yaratıcı, Kâinât ve Ä°nsan’dan oluÅŸan büyük varlık zinciri’nin sürgit, muhkem bir ÅŸekilde iÅŸlemesini ve aslâ alt üst olmamasını saÄŸlayarak…
Ä°nsanlığın insanca bir dünya kurabilmesinin yolu, buradan geçer…
İnsan, yaratılmış bir varlıktır: Alıp verdiği nefes de, ölümü de doğumu da kendi elinde değildir. Dolayısıyla insan, Tanrı rolü oynamaya kalkıştığı zaman azmanlaşır; dünyayı cehenneme çevirecek azmanlıklara soyunmaktan kaçınmaz.
Pagan Batı uygarlığının 2500 yıllık tarihi, buna tanıklık eder.
Ä°nsanın “yaratıcılığı”, insana, Yaratıcı’nın, ruhundan üflemesiyle imkân dâhiline girmiÅŸtir. Yaratıcı fikrini yitiren ya da inkâr eden insan, yıkıcı, azman bir yaratığa dönüşmekten kurtulamaz.
Yaratıcı, insana ruhundan üflemekle, hilafeti ve emaneti vermiÅŸtir; hilâfetin (Allah’ın “vekilliÄŸi”nin) ve emanetin (Allah’ın insana yüklediÄŸi yükümlülüklerin, mükellefiyetlerin) yerine getirilmesi de bir ÅŸarta, olmazsa olmazsa ÅŸaÅŸmaz bir hakikate baÄŸlı kılınmıştır: Ubûdiyet; yani kulluk ÅŸuuru.
Unutmayalım: Kulluk, en yüce makamdır. Ve en yüce kul, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa’dır (sav).
Kulluk, köleleÅŸmek deÄŸildir; aksine, Allah’ın dışında hiç bir güce, nesneye, hiç bir ÅŸeye kul-köle olmamak, boyun eÄŸmemek demektir. KiÅŸi için de, insanlık için de Hakikî özgürlük tam da burada/n baÅŸlar…
Hakikat fikrini, hakikat fikrinin merkezini oluşturan Yaratıcı fikrini yitiren insan, kulluk fikrinden yoksun insan, tanrılaşmaya soyunmaktan, azmanlaşmaktan, dünyayı talan etmekten, cehenneme çevirmekten kurtulamaz.
Hakikat fikrinden yoksun bir uygarlık, gücü, güç üreten araçları, güç üreten bilimi, askerî teknolojiyi kutsar. Araçları amaçların önüne geçirir. Amaçları bitirir ve yitirir zamanla.
Bunun sonucu, gücü ele geçirdiğinde, insanlığa kan kusturmak şeklinde tezahür eder. Kaçınılmazdır bu.
Yaklaşık dört asırdır küre ölçeğinde yaşanan, Batılıların bütün dünyaya yaşattıkları felâket, insanlık tragedyası tam da budur:
Batılılar, bütün dünyayı sömürgeleÅŸtirdiler; bütün medeniyetlerin kökünü kazıdılar; hiç bir dine, kültüre, medeniyete hayat hakkı tanımadılar. Dünyayı cehenneme çevirdiler, yaÅŸanılamaz hâle getirdiler; ama “baÅŸkaları cehennemdir” diyerek, baÅŸkalarını, özellikle de Müslümanları hedef tahtasına yatırdılar, Müslümanlara kan kusturuyorlar iki asırdır.
KUDÃœS KRÄ°TERLERÄ° VE OSMANLI MODELÄ°
Başka dinlere, kültürlere, medeniyetlere hayat hakkı tanıyan, temasa geçilen bütün medeniyetlerden beslenen, hepsini besleyen, insanlığın önünü açan tek evrensel medeniyet tecrübesini biz armağan ettik insanlığa.
Mekke’den ve Medine’den süt emen, Kudüs’te hayata geçirilen, Osmanlı’da kâmil noktasına ulaÅŸtırılan aşılamamış, anlaşılmamış, anlaşılamadığı için aşılamadığı da anlaşılamamış bir medeniyet tecrübesi bu.
Dâru’l-Ä°slâm / Ä°slâm Yurdu, Dâru’s-Selâm / Sulh ve Selamet Yurdu ve Dâru’l-Ä°nsan / Ä°nsanlık Yurdu temelleri üzerinde yükseldi bu tecrübe. Tarihte hiç bir medeniyetin baÅŸaramadığı ufuk çizgisi bu. Kudüs kriterleridir bu aynı zamanda.
Bu kriterleri yalnızca Müslümanlar geliştirmiştir.
O yüzden Kudüs, Müslümanların idaresi altında olduğu zaman gün yüzü görmüştür; yarın da öyle olacaktır.
Oysa Yahûdîler de, Hıristiyanlar da Kudüs’e hâkim olduklarında, Kudüs’ü de, dünyayı da cehenneme çevirmiÅŸtir.
Ä°SLÂM’IN HEDEF TAHTASINA YATIRILMASININ NEDENLERÄ°…
Neden Müslümanlar hedef tahtasına oturtuluyor peki?
Hakikat fikrine yalnızca Müslümanlar sahip olduğu için.
Ä°slâm’ın gücü, güce deÄŸil hakikate dayandığı, hakikati hiç bir gücün nihâî olarak yok edemeyeceÄŸi iyi bilindiÄŸi için.
Tam da bu nedenle, Batılılar, bütün dinleri fosilleÅŸtirdikleri ve dize getirdikleri hâlde, Ä°slâm’ı fosilleÅŸtiremedikleri ve dize getiremedikleri için doÄŸrudan Ä°slâm dünyasını, dolaylı olarak da Ä°slâm’ı hedef tahtasına yatırıyor, Ä°slâm’ı dize getirmeye, dönüştürmeye, sahte, paralel din’ler icat etmeye çalışıyorlar…
En önemlisi de, İslâm dize getirilemediği, dönüştürülemediği, fosilleştirilemediği zaman, eninde sonunda, yeniden gelecek, tarihin akışını değiştirecek, dışlayıcı değil kucaklayıcı, herkese hayat hakkı tanıyan bir medeniyet fikrini yeniden armağan edecek insanlığa.
Biz gelince, onlar gidecek… Korkuları bu Batılıların.
O yüzden kan kusturuyorlar ve ölümcül darbeyi vurmak için Ä°slâm dünyasını içerden ve dışardan kuÅŸatıyorlar, cehenneme çevirmeye çalışıyorlar…
Ama bütün bunlar, boşuna.
Bütün bunlar, zorbaların son çırpınışları.
Buradan yeni bir DoÄŸum gerçekleÅŸecek, bu zorluktan muazzez bir rahmet tecellî edecek Allah’ın izniyle…
Yaşadıklarımız, Doğum sancılarıdır.
Bütün doğumlar, sancılıdır. Sancısız Doğum olmaz.
CEMAATLERÄ° BOÅžUNA HEDEF TAHTASINA YATIRMIYORLAR!
Peki ne yapacağız? Nasıl toparlanıp yeniden ayağa kalkacağız?
Önce şunu bileceğiz: İslâm dünyası, iki asırdır bağımsız değil; köle.
Mevcut devletlerle kalıcı, köklü adımlar atılamaz. Mevcut devletlerin ipi Batılıların elinde.
İki asırdır, İslâm dünyasının onurunu cemaatler koruyor.
Elbette cemaatlerin de çok köklü sorunları, açmazları, hâl yoluna koymaları gereken büyük meseleleri var.
Ama sömürgecilere karşı direniÅŸi cemaatler verdi. DiriliÅŸ tohumlarını cemaatler ekti, ekiyor…
O yüzden Batılılar, Türkiye’de 15 Temmuz’la birlikte, Arap dünyasında Katar kriziyle birlikte, Hint-Pakistan coÄŸrafyasında Afganistan iÅŸgaliyle birlikte cemaatleri hedef tahtasına yatırdılar…
Cemaatlerin hem köklerini, kaynaklarını kurutmaya hem de birbirleriyle iliÅŸkilerini koparmaya, sıfırlamaya çalışıyorlar…
Şunu unutmayalım: İslâm medeniyetini ayakta tutan üç sacayağı vardır: İlmiye, kalemiye / bürokrasi, seyfiye / askeriye.
Devletlerin ipi Batılıların eline geçince, kalemiye de, sayfiye de işlevini yitirdi, ilmiye körleştirildi.
Ä°lmiyenin üstlendiÄŸi rolü cemaatler üstleniyor Ä°slâm dünyasında. Ä°hvan’dan Cemaat-i Ä°slâmî’ye, Türkiye’deki tasavvufî hareketlerden diÄŸer cemaatlere kadar bütün cemaatler hem fikrî hem sosyal hem de siyasî hayatın Ä°slâmî temeller üzerinden ÅŸekillendirilmesi ve sürdürülmesi görevini yerine getiriyor…
Cemaatlerden bağımsız fikir, sanat ve siyaset hareketleri var elbette. Ama cemaat fikrinden, bütün Müslümanları ümmet olarak gören “büyük cemaat fikri”nden bağımsız deÄŸil hiç bir fikir, sanat, siyaset ve kültür hareketi.
NASIL TOPARLANIP AYAÄžA KALKACAÄžIZ? Ä°ÅžTE KALICI VE KÖKLÃœ BÄ°R YOL HARÄ°TASI…
Buradan geleceÄŸim nokta önemli…
Ä°spanya iç savaşı patlak verdiÄŸinde, Batı’daki bütün yazarlar, sanatçılar, düşünürler faÅŸist Ä°spanya rejimine karşı topyekûn harekete geçmiÅŸlerdi. Ve savaşın seyrini deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdi.
Ä°slâm dünyasının yazarları, ilim ve fikir adamları, kültür, sanat ve medya temsilcileri de Kudüs için harekete geçmeli, Ä°srail’in zulmünü kınayan, çıkış yolları sunan ortak bildiriler ve daha uzun soluklu ortak metinler hazırlamalı.
Bu meseleye birazdan daha ayrıntılı olarak gireceğim. Ama önce genel olarak yapılması gerekenlerin haritasını çıkarmak istiyorum.
1-İslâm dünyasında, cemaatlerle doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili fikir, sanat, medya ve kültür dünyasının temsilcileri tek ses tek yürek olmalı, büyük işbirliği projeleri geliştirmeli.
2-The Economist, Time, Newsweek gibi, hem dünyanın sorunlarını hem Müslümanların sorunlarını ortak bir dille, ortak bir platformda, bütün dünyaya aynı anda ulaştıracak, güçlü fikir adamlarıyla, ilim adamlarıyla tartışacak, çözüm yolları önerecek İngilizce, Arapça, Türkçe ya da aynı anda çok dilli yayın yapacak haftalık nitelikli, etkili dergiler çıkarılmalı.
3-Bütün Müslümanlara hitap eden, saygınlığı olan, dünyanın kayıtsız kalamayacağı küresel televizyon kuruluşlarımız yok. TRT, yeni dönemde, bölgesel ve küresel ölçekte yayın yapacak şekilde yeniden yapılandırılmalı, mazlumların, gönül coğrafyamızın sesi olmalı ve İslâm dünyasında benzer televizyon kuruluşları kurulmalı.
4-İnternet ortamı, sanal medya güçlü bir şekilde ortak sesimiz, nefesimiz olacak büyük projeler için seferber edilmeli.
5-Sinemacılar, müzisyenler, yazarlar, fikir adamları, ilim adamları ortak geleceğimizi nakış nakış işleyecek ortak işbirliği projeleri geliştirmeli, ortak gündemlerle düzenli olarak toplantılar düzenlemeli, fikir alış-verişi trafiği hızlandırılmalı, geleceğimizin tohumları ortaklaşa projelerle atılmalı.
6-Üniversiteler, enstitüler arasında işbirliği artırılmalı.Geleceğimizi kuracak ortak üniversiteler, enstitüler inşa edilmeli, medeniyet fikriyatının temelleri ortaklaşa atılmalı.
Sorunlarımıza kalıcı çözümler geliÅŸtirmeli bu eÄŸitim ve fikir kurumları…
GELECEĞİ DEVLETLER DEĞİL KİTLELER VE SİVİL OLUŞUMLAR BELİRLEYECEK
GeleceÄŸi, devletler deÄŸil, kitleler, yani sivil oluÅŸumlar, giriÅŸimler ve atılımlar belirleyecek…
Sınırların aşılmasıyla birlikte, devletlerin etkinliği izafîleşti.
Sivil hareketler, sivil giriÅŸimler, dolayısıyla kitleleri harekete geçirecek sivil oluÅŸumlar, toplumların kaderinde daha etkili olacak…
Böyle bir sürece girdi dünya. Ama Müslümanlar küresel ölçekte burada yoklar.
Oysa Müslümanlar bu yeni durumu farkettiklerinde ve değerlendirmeye başladıklarında, dünyanın kaderi değişecektir.
Çünkü bu yeni durum, bizim için, özellikle de biz Müslümanlar çok iyi bir imkân aynı zamanda. Hem cemaatler, hem fikir, sanat, medya, kültür kuruluÅŸları, kitleleri bilinçlendirecek, ümmet bilincini, medeniyet fikrini yeÅŸertecek kalıcı ve köklü iÅŸlere odaklanmalı…
KÃœRESEL ENTELEKTÃœEL VE KÄ°TLESEL KUDÃœS Ä°NTÄ°FADASI
Mevcut uydu devletlerle bir yere kadar…
Bu anlaşıldı artık.
Kitleler kendi kaderlerini kendileri belirlemenin yollarını araştırmalı.
1-Öncelikli olarak Kudüs meselesi gündeme alınmalı derhal. Deyim yerindeyse küresel entelektüel ve kitlesel bir Kudüs intifadası başlatılmalı.
2-Kudüs meselesinde İslâm dünyasının yazarları, ilim, fikir ve sanat adamları derhal ortak bir bildiri yayınlamalı, İsrail şiddetle kınanmalı, dünyanın sessizliği şiddetle kınanmalı.
3-Kudüs’le ilgili bu tür bildirilere Batı’dan, Çin’den, Hindistan’dan, Rusya’dan, Latin Amerika ve Afrika’dan yazar, düşünür ve sanatçıların da destek vermeleri, imza atmaları saÄŸlanmalı.
4-Ä°slâm dünyasının, yazar, düşünür, sanatçı ve ilim adamları Kudüs’ün, Filistin’in genelde Ä°slâm dünyasının sorunlarını mercek altına alacak kısa, orta ve uzun vadeli ortak eylem planları hazırlamalı, ortak programlar düzenlemeli, devletlere baskı yapılmalı, yapay coÄŸrafî duvarlar yıkılmalı, ortak geleceÄŸimizin yapı taÅŸlarını döşeyecek büyük iÅŸlere ortaklaÅŸa soyunulmalı…
Yolumuz uzun, ama iyi hazırlanırsak, bu uzun ve zorlu yolculuÄŸu yeniden doÄŸuÅŸ ve yenilenerek doÄŸruluÅŸun imkânına dönüştürebiliriz… Allah’ın izni ve keremiyle…
Henüz yorum yapılmamış.